Derleyen: Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Dünya üzerinde birçok gizemli ada bulunuyor olabilir ancak hiçbiri Brasil Adası gibi bir özelliğe sahip değil. Sanılanın aksine Brezilya’nin doğusunda değil İrlanda’nın batısında yer alan Brasil adası, adını efsanevi İrlanda Yüksek Kralı Breasal’dan almış. Hy-Brasil isimli bu ada belki de hiçbir zaman var olmadı, ancak genellikle haritalarda İrlanda’nın batısında çok küçük bir ada olarak gösterildi. Hy-Brasil ismi ise Kelt mitolojisinden geliyor ve adanın her 7 yılda bir yalnızca bir gün görülebildiği, geri kalan zamanlarda ise sis nedeniyle örtülü olduğu iddia ediliyor. İşte tam da bu özelliği yüzünden yeryüzündeki en gizemli adalardan biri olarak kabul ediliyor.
Adanın birçok farklı adı bulunuyor. Bu adlar arasında Hy-Brasail, Breasal, Brezilya, O’Brasil, Büyülü Ada ve Kutsal Ada isimleri yer alıyor.
TÜM AİLE SERVETİNİ BURAYI GÖRMEK İÇİN KAYBETTİ
Adanın gerçekte olup olmadığının bilinmezliği bölgenin gizemini daha da artırıyor. Tarihte, buraya ayak bastığını iddia eden birkaç kişi dışında, adanın varlığını kanıtlayan bilgi bulunmuyor. Bu adanın, dünyaca ünlü efsanevi ada Atlantis’ten farkı ise deneyimli kâşiflerin topladığı bilgilere dayanıyor. İddia edilen yerin konumunu gösteren yüzlerce yıllık deniz haritaları var. Hy-Brasil’i gösteren ilk harita ise 1325 yılında ‘Brasil’ adı altında oluşturuldu. Yıllar geçtiğinde isimler ve hakkındaki bilgiler de değişti. Örneğin 1629 tarihli bir kayıtta, birkaç denizcinin İrlanda’nın batı kıyılarında yelken açarken adayı keşfettiği anlatılıyor.
Bazı İrlanda inanışlarına göre Hy-Brasil hem ölüler ülkesi hem de bir peri diyarıydı. Adanın her 7 yılda bir sis örtüsünün içinden çıktığı veya dalgaların altından yükseldiği söyleniyordu. Ada ile ilgili o kadar çok efsane söylendi ve anlatıldı ki insanlar bunlardan etkilenerek yollara düşüp tüm servetlerini bu uğurda harcadılar. Örneğin 1480 ve 1481’de Bristol’den iki kişi yola çıktılar ve 1487 yılında ailelerine adayı bulduklarını yazan bir mektup gönderdiler. İki İngiliz daha bu adayı bulabilmek için aile servetlerini sonuçsuz yolculuklarda harcadılar.
YAKLAŞTIKÇA ORTADAN KAYBOLUYORDU
12’nci yüzyılın başlarında İrlandalılar, ülkenin batı kıyısında her 7 yılda bir görülebilecek garip bir adanın varlığına oldukça kuvvetli bir şekilde inanıyorlardı. Sisli zamanlarda ya da insanlar ona yaklaştığında ortadan kaybolan ‘yüzen ada’ hakkında hikâyeler anlatmak gibi bir gelenek vardı. Mitolojik adaya olan ilgi günümüzde de yaygın olmaya devam ediyor. Hy-Brasil adı günümüzde sanat ve eğlence alanlarında sıklıkla kullanılıyor.
‘Kaptan Rich’ adlı bir adam, yelkenliyle adayı gördüğünü ve bir liman keşfettiğini düşünüyor ve bu noktada ona doğru yelken açmaya başlıyor. Kaptan Rich, sis çökerken adaya doğru yelken açmaya devam ediyor ancak kıyıya asla ulaşamıyor. Bu hikâye adanın en köklü hikâyelerinden biri olarak biliniyor.
2 GÜN ADADA KALDI, ‘DOKTOR’ OLDU
Bir başka hikâyeye göre ise 1664’te Murrough O’Ley isimli bir adam, eşiyle kavga ettikten sonra rahatlamak için yürüyüşe çıktı. Yolda birkaç yabancı hiçbir uyarıda bulunmadan onu bir yelkenli tekneye bindirdi ve zorla O’Brezilya adını verdikleri bir adaya götürdü. Tam iki gün boyunca burada tutulan adam serbest kaldıktan 7 yıl sonra, hiç tıp veya cerrahi eğitimi almamış olmasına rağmen insanları iyileştirebileceğini fark etti. Hy-Brasil, adeta bu adamı doktor yapmıştı.
O’Ley’in hikâyesi 200 yıl sonra Galway ilçesinde hâlâ hatırlanıyor ancak zamanla değişime uğramış bir şekilde. 1839 yılında anlatılanlara göre, adadaki gizemli yaşlı bir adam O’Ley’e büyülü bir kitap verdi ve onu 7 yıl boyunca bu kitabı açmaması yönünde uyardı. O’Ley, kendisine yapılan uyarıyı dikkate aldı ve kitap ona hediye olarak iyileştirme gücü verdi.
ADAYI GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLEYEN SON KİŞİ
Hy-Brasil’in son kaydedilen görüntüsü 1872’de, o zamanlar daha 12 yaşında olan İrlandalı arkeolog Thomas Johnson Westropp’a aitti. Arkeolog, adayı daha önce iki kez görmüştü ama bu yolculukta yanında annesi, erkek kardeşi Ralph ve varlığını desteklemek için birkaç arkadaşı daha bulunuyordu. Westropp, İrlanda Kraliyet Akademisi’nde 1912’de yazdığı bir makalesinde şunları kaydetti:
“Gökyüzü açık bir akşamdı. Güzel, altın rengi bir gün batımıyla, güneş batarken, denizin çok açıklarında, karanlık bir ada birdenbire belirdi. Herkes gördü, sonra da kaybolup kendi hikâyesine gömüldü.”