Geride bırakılmasına günler kalan 2023-2024 eğitim öğretim yılının ilk yarısına yönelik değerlendirme raporu yayımlayan Eğitim-Sen, “MESEM’ler çocukları çarklarında öğüten bir sistem haline gelmiştir” derken ÇEDES Projesi’yle ilgili de “İktidarın eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir” ifadelerini kullandı.
Eğitim-Sen, “2023-2024 Eğitim Öğretim Yılı 1. Yarıyıl Değerlendirmesi” raporuyla Türkiye’deki eğitimin mevcut durumunu değerlendirdi. Raporda eğitime erişimde eşitsizliğin, öğrencilerin beslenme sorununun, eğitim harcamaları ve piyasacı uygulamaların, eğitimde acil çözüm bekleyen sorunlar olduğunu yazdı.
MESEM Programı nedeniyle öğrencilerin can güvenliğini tehdit ettiğini vurgulayan raporda, söz konusu projeyle ilgili “Çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında öğüten bir sistem haline gelmiştir” ifadeleri yer aldı.
Türkiye’de 1 milyon 324 bin 840 öğrencinin MESEM Programına kayıtlı olduğunun hatırlatıldığı değerlendirme raporunda “Uygulama kapsamında çocuklara asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için çocukların emeği, çocukların emeği, patronlara bizzat siyasi iktidar tarafından adeta peşkeş çekilmektedir” diye belirtildi.
MEB’in Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı iş birliğiyle yürüttüğü ÇEDES Projesi’nin (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi) laik eğitim anlayışına açıktan meydan okuma anlamına geldiğini yazan raporda, “Proje kapsamında ‘manevi danışman’ olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu hocaları, MEB’e bağlı okul öncesi, ilkokul ve ortaokullarda öğrencilere ‘değerler eğitimi’ vermeye başlamıştır. Okullarda pedagojik yeterliliği bulunmayan kişilerin ders saatinde veya teneffüslerde sınıfa, okulun toplantı, konferans, spor, sosyal etkinlikler düzenleyerek öğrencilere ‘manevi danışmanlık’ yapması kabul edilemez” ifadelerine yer verildi.
“Türkiye’de çocuklar okula aç gitmekte”
Eğitimde yaşanan sorunların her geçen yol katlanarak arttığını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bu sorunlara kalıcı çözüm üretmek yerine bütün enerjisini eğitimi dinselleştirmeye ve piyasalaştırmaya harcadığını belirten raporda; eğitim sorunun önemli bir boyutta olduğunu şu ifadelerle açıkladı:
“Türkiye’de çocuklar okula aç gitmekte, yeterli beslenememekten kaynaklı fiziksel ve zihinsel gelişimleri sağlıklı olmamaktadır. Yine çocuk ve gençlerimizi eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda yaşanan sorunlar sürmektedir.”
Geride bırakılan eğitim öğretim döneminin bölgesel, cinsel, sınıfsal gibi eşitsizlerin ve sorunların sürdüğü bir dönem olduğunu ifade eden raporda, 6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan sorunlara şöyle yer verildi:
“6 Şubat depremleri deprem bölgesinde eğitim öğretimde yaşanan sorunların daha da ağırlaşmasını beraberinde getirmiştir. Deprem nedeniyle birçok okul yıkılmış ve hasar görmüştür. Yıkılmayan, az hasarlı olan ve nisan ayında açılan okullara, eylülde başlanan tadilat nedeniyle eğitim öğretim aksamış çok sayıda öğrenci bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Orta hasarlı bazı okulların durumu hala belirsizliğini korumaktadır.”