‘Dövüş Kulübü’nden sonra yazdığı her kitapla tüm dünyada dikkatleri üzerine çeken Chuck Palahniuk’un Türkçeye yeni bir kitabı daha çevrildi. ‘Miras’ adlı bu kitabın, önceki Palahniuk kitaplarından farklı olduğu aşikâr. Zira Palahniuk ‘Miras’ta bize hem bir “masal” anlatıyor hem de bunu bir “boyama kitabı” şeklinde sunuyor.
Kitabın nasıl ortaya çıktığını şu şekilde açıklıyor: “Bodhi ağacının altında meditasyon yapan Buda’nın hikayesini yeniden yorumlamak istedim. Sadece benim versiyonumda ağaç küçük, içgörü arayan mistik ise büyük, cinsiyetçi, kadın düşmanı bir kokainman.”
Düşbaz Kitaplar etiketine sahip olan “Miras”ın çevirmeni Gökçe Çalışkan. Çizerleri ise Duncan Fegredo, Steve Morris, Mike Norton ve Nate Piekos.
ÖLÜMSÜZLÜK VEREN BİR AĞAÇ
New York’ta bir arabuluculuk firmasında çalışan Vincent’ın hayatı aldığı bir telefonla aniden değişir. Onu arayan avukat, babasının öldüğünü ve kendisine bir miras kaldığını söyler. Vincent, hiç görmediği, annesinin de sadece yarım saatliğine gördüğü bir babadan kalan miras için çok heyecanlanır. Ancak avukatın ofisine gittiğinde miras denen şeyin saksıda bir bonsai ağacı olduğunu anlar.
Bu noktadan sonra işler Palahniuk’vari bir şekilde kademe kademe yükselmeye ve her basamakta farklı çözmezler doğurmaya başlar. Vincent önce bu ağacın dünyanın en eski “şeyi” olduğunu ve çok pahalı olduğunu öğrenir. Devamındaysa işler hepten karışır, zira bu tarihi ağacın her bin yılda bir meyve verdiği ve o meyveyi yiyen kişinin ölümsüzleştiği ortaya çıkar.
İşinden nefret eden, seks bağımlısı bir arabulucu olan Vincent ile 2023 yaşında olan ve hep genç göründüğü için striptiz yaparak para kazanan Baccarat el ele verirler ve ağacı ele geçirmeye çalışanlara karşı bir mücadeleye girişirler. Ancak işler pek tahmin edildiği gibi sonlanmaz.
GEÇMİŞTEN GELEN DÜĞMELER
Palahniuk, kitabın “giriş” bölümünde bize bir düğme meselesinden bahseder. Bunun novellayla bir alakası yoktur, bizatihi Palahniuk’la ilgisi vardır. Palahniuk çocukluğunda, içinde onlarca düğmenin olduğu bir kutu bulur. Babaannesinin söylediğine göre; bu kutudakiler, çeşitli yıllarda yaşamış akrabalarının kıyafetlerinden arta kalan düğmelerdir ve bunlar zamanla, sadece varlıkları itibarıyla birer hikaye (anlatıcısı) haline gelirler. (“Giriş”i okuyunca keşke bunu yazsaydı diye iç çekmemek mümkün değil.)
Palahniuk düğme kutusunu kaybeder. ‘Miras’ biraz da bu sebeple yazılır. Yani miras, sadece hikayedeki gibi, Vincent’e babasından kalan bir ağaç değildir, Palahniuk da bunu “kendinden sonraya” bıraktığı bir miras olarak görür.
Tıpkı tüm kitapları gibi.
‘YAZARIN ÖLÜMÜ’
Beri yandan, kitabın bir “boyama kitabı” olması da miras kavramını derinleştiren bir diğer unsurdur. Zaten kitabın tam ismi ‘Miras: Renklendirmeniz İçin Muzır Bir Novella”dır.
Peki bunun nasıl anlamı vardır?
Palahniuk bunu açıklamak için Roland Barthes’ın “yazarın ölümü” bahsini kullanır. Okur merkezli bir yaklaşım olan “yazarın ölümü” meselesi, eserlerin yazıldıktan sonra yazarından “kurtulduğunu” ileri sürer. Eserler okurların okuduğu, anladığı, anlamlandırdığı hatta hatırlayabildikleri kadardır.
‘Miras’ biraz da bu yüzden “yarım” bir kitap olarak, yani renksiz panellerle satışa çıkarılır. Okur, o sayfaları dilediğince renklendirip, dilediğince “tamamlamakta” özgürdür. Bunu, okurun kitaba sunduğu bir katkı olarak da değerlendirebiliriz. Diğer bir deyişle; okur sadece tüketen değil, üreten bir pozisyonda tutulmaktadır. Üstelik bu katkı, fabrikasyon bir kopya olan kitabı biricikleştiren bir güce de sahiptir. Böylece babasından Vincent’e, Palahniuk’tan okura gelen miras, okurdan da başka birilerine kalır.
BİR ANTİKAHRAMAN MASALI
Aslında ‘Miras’ Palahniuk’un ilk “çizgili” denemesi değildir. ‘Dövüş Kulübü’ büyük bir fenomene dönüştükten sonra, ‘Dövüş Kulübü 2’ ve ‘Dövüş Kulübü 3’ de çizgi roman şeklinde sunulmuştur. (‘Dövüş Kulübü’ çizgi romanlarıyla ilgili yazıma buradan ulaşılabilir.)
Ancak ‘Miras’ın çizgi(li) yapısı elbette ki ‘Dövüş Kulübü’ serisinden farklıdır. Peki Palahniuk ‘Miras’ı neden bu şekilde sunma ihtiyacı hissetmiştir?
Bu soruyu Palahniuk şöyle yanıtlar: “Önce hikayeyi buldum ama onu yayınlamaya kendimi asla ikna edemedim. Karakterin kaba saba bir ahmaktan özverili bir kahramana uzanan fantastik yolculuğu fazla efsanevi görünüyordu. Çok masalsı bir sondu yani. Beni George Lucas’la karıştırmayın. Tek çözümüm hikayenin bu niteliğini benimsemek ve onu çocuksu bir ortamda sunmaktı: Bir boyama kitabı. Bu, derinliği yönetilebilir bir boyuta indiriyor.”
Yani Palahniuk, ‘Miras’ın gerek hikayesi gerek kurgu matematiğiyle masalsı bir yapıya sahip olduğunu söyler. Ancak ‘Miras’ı bildik masal dünyasından ayıran şey, bunun bir kahraman değil, bir antikahraman serüveni olmasıdır. Öyle ki Vincent neredeyse edilgen konumdadır. Bir de buna “çizgili” baskı meselesi eklenince şöyle genel bir yorum yapabiliriz sanıyorum: ‘Miras’ klasik bir hikayenin deneysel şekilde sunulduğu bir kitaptır.